MEHİR UYGULAMASI

ileadmin

MEHİR UYGULAMASI

MEHİR UYGULAMASI

Tanımı

Mehir, nikâhtan önce veya evliliğin devamında ya da evliliğin boşanmayla veyahut ölümle sona ermesi sonucunda eşe verilen para, belirli mal ya da taşınmaz türündeki armağandır.

Nikâhtan önce verilen mehire mehr-i muaccel, nikâhtan sonra veya evliliğin boşanmayla ya da ölümle sona ermesi sonucunda verilen mehire ise mehr-i müeccel denir.

Mehr-i muaccel de bir bekleme olmadığı için kanıtlamaya gerek yoktur. Ancak mehr-i müeccel için mehir senedi gerekmektedir.

Mehir Senedinin Şekil Şartları

Türk Kanunlarında mehir ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Yargıtay uygulaması Türk Borçlar Kanunu madde 288’de düzenlenen “bağışlama vaadi” olarak nitelendirmektedir. Dolayısıyla mehir senedi yazılı olarak yapılması gereken bir belgedir. Yazılı şekil şartından kasıt adi yazılı şekil şartıdır.

Ancak taşınmaz bir mal mehir olarak veriliyorsa resmi şekil şartına tabiidir. Taşınmaz tapuya kayıtlı olmak zorundadır. Aksi halde Yargıtay tapuya kayıtlı olmayan taşınmazları taşınır mal olarak kabul etmektedir. Bunun sonucu olarak da tapuya kayıtlı olmayan taşınmaz adi yazılı şekil şartına tabidir. Taraflar basit bir kâğıda bile imza atarak bu şekil şartını sağlayabilirler.

Yazılılık şartının istisnası ise Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen elden bağışlama hükmüdür. Bunun sonucu ise taraflar sözlü olarak elden bağışlama yapmışlarsa yapılan bağışlama geçerlidir ve geri alınamaz. Bu sözleşme resmi şekil şartına bağlı bağışlamalarda uygulanmaz (TBK m.288/3).

Mehir senedi senetle ispat zorunluluğuna tabi olup, tanıkla ispat hukuken mümkün değildir.

 

Görevli ve Yetkili Mahkeme

 

Mehir alacağı davasında görevli mahkeme konusu, uygulamada ve yargı kararlarında tartışmalıdır. Aile mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemeleri arasında görev konusunda tartışmalı kararlar bulunsa da son zamanlarda Yargıtay’ın kararlarında asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin kararlar çoğunluktadır. Örneğin bir kararda “…mehir alacağı davasındaki uyuşmazlık aile mahkemesinden kaynaklı alacak niteliğinde olmayıp genel hükümlere dayalı bir alacak talebi niteliğindedir.” hükmü amirdir. (Yargıtay 8. H.D. 2014/22932 E, 2016/4548 K,)

Dolayısıyla Yargıtay kararına göre uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemelerinde açılması gerekir.

Mehir alacağı davasında yetkili mahkeme ise davalının bulunduğu yerdeki asliye hukuk mahkemeleridir.

Uygulamadaki sorunlardan dolayı hak kaybına uğramamak için bu konuda tecrübeli bir avukata danışmanız yararınıza olacaktır.

 

Mehir Senedi Alacağı Davasında Zamanaşımı Ne Kadardır?

 

Yargıtay uygulamalarında mehir alacağı “bağışlama vaadi” niteliğinde olduğu için Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır. Türk Borçlar Kanunu madde 146 hükmü gereği genel zamanaşımı süresi kural olarak 10 yıldır ve bu Türk Borçlar Kanunu madde 149 hükmü uyarınca alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Mehir senedi alacağı davası boşanma kararı kesinleştikten sonra 10 yıllık zamanaşımına tabiidir.

 

Mehir Senedi Alacağından Geri Dönülebilir mi?

 

Mehir senedi alacağından Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca bazı durumların gerçekleşmesi sonucu dönülebilir. Bu hususlar Türk Borçlar Kanunu madde 295 ve 296’da düzenlenmiştir. Bu kanun maddesinde sıralananlardan bir tanesinin gerçekleşmesi mehir senedi alacağının geri verilebilmesi için yeterlidir.

 

İlgili Yasal Düzenlemeler

 

  1. Bağışlamanın ortadan kalkması
  1. Bağışlamanın geri alınması

MADDE 295- Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:

  1. Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
  1. Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
  1. Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.
  1. Bağışlama sözü vermenin geri alınması ve ifadan kaçınma

 

MADDE 296- Bağışlama sözü veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve onu ifadan kaçınabilir:

  1. Elden bağışlanılan bir malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa.
  1. Mali durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır kılacak ölçüde değişmişse.
  1. Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa.

Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa yükümlülüğü ortadan kalkar.

Bağışlayanın bu hakkının kullanabilmesi içinse kanun koyucu süre öngörmüştür. Buna göre bağışlayan bu dönme iradesini geri alma sebebini öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde kullanmalıdır. Bağışlayan kişi bir yıl dolmadan ölürse geri alma hakkı mirasçılara geçer ve mirasçılar bu sürenin sona ermesine kadar bu hakkı kullanabilirler.

 

Konuyla İlgili Yargıtay Kararları Örnekleri

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 30.06.2020, 2017/1538 E. 2020/485 K.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/4902 E. 2020/5437 K.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 26.03.2019, 2017/451 E., 2019/355 K.

 

Konuyla ilgili detaylı bilgi almak için iletişim kısmındaki bilgilerden bize ulaşabilirsiniz.

Av. Mustafa ŞİRİN

Stj. Av. Abdulsamet DEMİR

Yazar hakkında

admin administrator

Bir cevap yazın